Deniz ve Kıyı Suları Kalite Durumlarının Belirlenmesi ve Sınıflandırılması Projesi’nin üçüncü çalıştayı Sinop Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi tarafından yürütülen DEKOS projesi ile tüm kıyı ve geçiş sularımızın, AB Su Çerçevesi Direktifi’ne göre tiplerine ayrılması ve sınıflandırılması, kirlilik ve ekolojik durum haritalarının oluşturulması ve buna bağlı olarak deşarj kriterlerinin belirlenmesi ile denizlerimiz için iyi çevresel durumun tanımlanarak, buna yönelik çevresel hedeflerin AB Deniz Stratejisi Çerçeve Direktifine göre belirlenmesi amaçlanıyor.
Karadeniz çalıştayının açılış konuşmasını yapan Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Bircan, günümüzde üniversitenin öneminin, ürettiği bilim ve teknolojinin hayatın her alanında evrensel boyutta kendini hissettirmesi olduğunu ifade etti. Bircan, Üniversitelerin başarı göstergelerinden birinin de düzenlenen etkinlikler ve bilimsel çalışmalar olduğunu, Sinop Üniversitesi olarak akademik çalışmaların yanı sıra farklı içeriklere sahip etkinliklere önem verdiklerini, yürütülen proje ile de Türkiye kıyı sularının tanımlanması ve çevre sularının tetkik edilmesinin amaçlandığını söyledi. Bircan ayrıca Sinop Üniversitesi olarak çalıştaya ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını ifade ederken, Türkiye’nin ilk araştırma gemisi olan Seydi Ali Reis hakkında da bilgi verdi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Deniz ve Kıyı Yönetimi Dairesi Başkanlığı Şube Müdürü Huri Eyüboğlu projenin amacını ve hedeflerini anlattığı konuşmasında projenin nihai hedefinin bütünleşik deniz programının sunulmuş olması olduğunu belirtti. Eyüboğlu, denizlerimizde canlı yaşamının sayıca ve türce giderek azalması, kentsel, endüstriyel ve tarımsal atıklardan kaynaklanan deniz kirliliğinin artması, kıyısal yapılaşmanın büyümesi ve aşırı avlanma ile çeşitli yollardan meydana gelen deniz kirliliğinin, doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve insanların geleceği bakımından risk teşkil ettiğini söyledi. Bu sebeple; AB çevre direktiflerine uyum sürecinde gelinen noktada entegre çevre projelerinin öneminin ön plana çıktığını, bu direktifler kapsamında hazırlanan ulusal yönetmeliklerde de alıcı ortam ekosistem özelliklerine uygun yönetim modellerinin hazırlanmasının hız kazandığını ifade eden Eyüpoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 1990’lı yıllardan bu yana gerek Barselona Sözleşmesi gerekse Bükreş Sözleşmesi kara kökenli kirleticiler protokolleri kapsamında Türkiye’nin yükümlülüklerinin yerine getirilmesi için yoğun olarak çalışmalarına devam edildiğini, bu kapsamda ülkemiz kıyıları alıcı ortam ve kara kökenli kirliliğinin izlenmesi ve yorumlanması için üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve araştırma kurumlarıyla birlikte çalışmaların koordine edildiğini vurguladı.